Radyokimyager ve Radyofarmasist
olan Dr. Memduh Sami TANER'in kalema aldığı bu makalede, plastik
maddelerin ısıyla ve özellikle sıcak suyla temasıyla birlikte
çok zararlı, kanserojen maddelerin (Dioksin) üretildiği
belirtilmektedir.
Günümüzde
birçok fastfood
şirketi, kanserojen
etkileri olduğu için serviste
plastik kullanımını terketmiş,
kağıt bardaklar kullanmaya başlamışlardır. Gelişmiş ülkelerin
aksine ülkemizde
plastiklerin yiyeceklerle birlikte kullanılması konusunda kanuni
bir boşluk bulunmaktadır.
Bu boşluğun sağlığımızı etkilemesine izin
verilmemelidir.
Plastik
bardaklarda servise sunulan sıcak içeceklere, sıcak
besin maddelerine ve mikrodalga
fırında ısıtılan plastik kaplardaki yiyeceklere Dioksin
bulaşır.
Pet
şişelerde satılan
sulara, güneşin
ve sıcağın etkisiyle kanserojen Dioksin maddesi
karışır.
Dioksin
bir kez bedene girdikten sonra dışarı atılamaz.
Yağ dokuda birikir ve canlının yaşamı boyunca orada kalırlar.
Hiç doğum yapmamış kadınlarda göğüs kanseri görülme sıklığı
bu nedenle daha fazladır. Emzirmeyle
birlikte kadınlar, farkında olmadan göğüslerinde biriken
dioksini bebeklerine aktarırlar. Böylece
bebekleri daha ilk günden dioksinle tanışır. Yaşamı boyunca
bedeninde taşımak zorunda kalacakları, bu güne kadar bilinen en
kansorejen maddeyle birlikte yaşarlar.
Yarattıkları
atık miktarıyla, büyük
bir çevre sorunu yaratan "kullan-at" niteliğindeki
tüketim ürünleri için en iyisi hiç tüketmemektir.
Nasıl olsa geri kazanılıyor diye, "kullan-at"
türündeki ürünleri sınırsız kullanımına yönelten
yanlış bir bilinç vardır.
Temizlenemeyen besin ve içecek artığı bulunan "kullan-at"
ürünleri yakma
tesisine gönderilir.
Bu tür ürünler geri kazanım sırasında da, gereksiz hammadde ve
enerji kullanımına ve diğer birçok tehlikeli atığa neden
olurlar. Dioksin, bunların başında gelir.
Dioksin,
üretim, geri kazanım ve yakılarak yok edilmesi sırasında aynı
oranda ortaya çıkar ve havaya karışır.Havayı
soluyan her
canlı bu maddeden etkilenir.
Nisan 2005'te yapılan bir araştırmada, Kocaeli'ndeki atık yakma
tesisi çevresinde yaşayan halkın beslediği hayvanların yumurta
ve sütlerinde sınırların üzerinde Dioksin bulunmuştu.
Çevreye
ve sağlığımız üzerine zararlı etkilerini göz önüne
alarak, plastiğin
hemen her alanda kullanımının azaltılması yada tamamen ortadan
kaldırılması konusunda
duyarlı olmalı ve bu davranışı bir yaşam
biçimine dönüştürmeliyiz.
Plastiğin
günlük yaşamdaki kullanım alanları;
Plastik, bardak, tabak, çatal, kaşık, kap, kacak, pet şişeler,
damacanalar, PVC pencere sistemleri, sandalye, masa, çocuk
oyuncakları, elektronik eşyalar, vb. Hayatımızı
plastikler istila etti. Bu istila yaşamıda plastikleştirdi. Yani
hayatlar plastikleşti.
Plastikle ilgili olarak Ege Üniversitesi'nden
Dr. Memduh Sami TANER
(Ph.D.) çalışmasını dikkatlerinize
sunuyoruz.
Taner; Sıcak çayla doldurulmuş plastik bardaklar
tehlike saçıyor! Su damacanalarından, alüminyum folyoya birçok
ambalaj yiyip içtiklerimize geçiyor. Dr. Memduh Sami Taner günlük
hayatımıza “sızan” kimyasalları anlattı. Ege
Üniversitesi’nden radyokimyager ve radyofarmasist Dr. Memduh Sami
Taner günlük hayatımızda yaygın olarak kullandığımız bazı
ambalaj malzemelerinin tehlikelerine dikkat çekiyor. Dr. Taner’e
göre, içindeki yiyecekle tepkimeye girmeyen, hiçbir kimyasal madde
sızdırmayan “cam ambalajlar” tercih edilmeli.
Ege
Üniversitesi’nden radyokimyager ve radyofarmasist Dr. Memduh Sami
Taner günlük hayatımızda yaygın olarak kullandığımız bazı
ambalaj malzemelerinin tehlikelerine dikkat çekiyor. Dr. Taner’e
göre, içindeki yiyecekle tepkimeye girmeyen, hiçbir kimyasal madde
sızdırmayan “cam ambalajlar” tercih edilmeli.
Plastik
bardak, tabak, çatalPlastik
bardak ve malzemeler ile sıcak içecek-yiyecek tüketimi ciddi
olarak terk edilmesi gereken, Sağlık Bakanlığı’nca üretimine
müdahale edilmesi gereken bir konudur. Maliyeti düşürmek ve daha
çok kar elde edebilmek için “çok ince” plastik bardak ve tabak
üretildiğine şahit olmaktayız. Bu tür malzeme ile tüketilen
70-90 derece sıcaklığındaki içecek, içinde bulunduğu polimer
(plastik) malzemeyi ısı etkisi ile çözerek, monomerlerine
ayırmaktadır. Bu monomerler ise tehlikeli kanserojen malzemelerdir.
Köpük
bardak Köpük,
polimer bir malzemedir. Yukarıda açıklanan plastik malzemelere
göre ısıl müdahalelere dayanıklılığı daha yüksek gibi
görülse de gözenekli yapısı dolayısıyla 100 derece sıcak
sıvılar bu materyalin (ör.polistiren) çözünmesini sağlayabilir.
Bu durumda yine monomerik gruplar sıvıya geçecek ve oral yolla
bünyeye toksik madde alımı gerçekleşebilecektir.
Kağıt
bardakSıcak
su ile ilişkiye en az geçme ihtimali, kağıt bardaklar için
geçerlidir, özellikle ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği’nde
kağıt bardak yaygın kullanımdadır. İnsan ve çevre sağlığı
açısından geri dönüşümlü materyallerin kullanımı
zorunlu ve öncelikli bir konu olduğundan yurtdışında soğuk-sıcak
her türlü içeceklerin perakende satışı kağıt bardak ile
yapılmaktadır. Ülkemizde ise plastik malzemeler halen yoğun
olarak kullanılmakta ve çevre kirliliğine sebep olmaktadır.
Su
ve gazlı içeceklerin plastik şişeleri Suyun
dolumunda kullanılacak kaplar Sağlık Bakanlığı’nın iznine
tabidir. Bu kaplar, suyun niteliğini değiştirmeyecek ve su ile
etkileşmeyecek, izin alınmış bir maddeden yapılır.
Ambalajda
cam dışındaki malzemeden yapılmış kapların kullanılması
halinde, bu kapların sağlık açısından sakıncalı olmadığına,
kullanım ve üretimine ilişkin bilgi ve belgeler, ilgili bakanlığa
sunularak izin alınır. Geri
dönüşsüz (iade edilmeyen) plastik kap ve şişeler polietilen
(PET) ve polivinilklorür (PVC) olarak bilinen polimerlerden, iadeli
plastik kaplar ise Polikarbonat adı verilen polimerik malzemeler
kullanılarak üretilmiş damacanalardan oluşmaktadır. Bu
polimerler üretilirken sağlık açısından çok riskli hammaddeler
ile yola çıkılır. Hatta polikarbonatın üretimindeki
hammaddelerden biri de çok tehlikeli olan fosgen’dir* (fosgen, en
çok bilinen kimyasal silahtır). Suyla etkileşimi minimal derecede
olacak şekilde üretilse de yumuşak (memba) suyu her zaman iyi bir
çözgendir, asitli içeceklerde ise çözücü karakter daha da
baskındır. Böyle olunca da tüketicilerin uzun süre polimerik
malzemeli ambalajda beklemiş içecekleri tercih etmemeleri önerilir.
Polimerin çözünmesi ile ortaya çıkan monomer haricinde,
polimerin üretilmesi sırasında polimerik yapıya hapsolmuş
safsızlık ve katalizör denilen kimyasalların da içeceğe
geçmesi, dolayısı ile tüketicilerin oldukça tehlikeli
kimyasallara maruz kalması olasıdır.
Yukarıda
bahsi geçen tehlikeyi düşünerek ilgili kurumlar önleyici
kurallar hayata geçirmişlerdir. Bu nedenle suyun dolumunda
kullanılacak kaplar, ilgili bakanlığın iznine tabidir. Bu
kapların dolum öncesinde özel dedektör ve benzeri sistemler
kullanarak polimer niteliğinin değişmediğinin kontrol edilmesi
gerekir. Sonuç olarak, maliyeti yüksek olsa da cam malzemeden
oluşmuş damacanaların piyasada bulunmasının önemli faydası
olacaktır. Polimerik malzemelerin ısı ve ultraviyole ışınlardan
etkilenerek bozunabilmesi de muhtemel olduğundan tüketicilerin aynı
kapta su veya asitli içecekleri çok uzun süre bekletmemeleri,
beklemiş ise kullanmamaları önerilir.
İçme
suları ile ilgili olarak, Sağlık Bakanlığı tarafından son
çıkartılan yönetmelik; İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında
Yönetmelik’tir. Bu yönetmelik Avrupa Birliğine Üye Ülkelerce
esas alınan İnsani Kullanım Amaçlı Suların Kalitesine Dair
98/83/EC sayılı Konsey Direktifi, Doğal Mineralli Suların
Çıkartılması ve Pazarlanmasına İlişkin Üye Devletlerin
Kanunlarının Uyumlaştırılması Hakkındaki 15/7/1980 tarihli ve
80/777/EEC sayılı Konsey Direktifi ile Doğal Mineralli Sular İçin
Konsantrasyon Limitleri ve Etiketleme Bilgileri Hakkında Liste
Oluşturulması ve Doğal Mineralli Suların ve Kaynak Sularının
Ozonla Zenginleştirilmiş Hava ile İşleme Tabi Tutulmasının
Şartlarını Belirleyen 16/5/2003 tarihli ve 2003/40/EC sayılı
Konsey Direktifine paralel olarak hazırlanmıştır.
Avrupa
Birliği standartlarına uygun üretim şartları ve zorunluluğu
kabul edildiyse de, geçmişte izin almış olan firmalar, ozonlama
ile dezenfeksiyon konusunda 2006 sonu, Avrupa komisyonu
direktiflerine uygunlaştırılmış birçok hayati düzenlemeyi ise
31/12/2007 tarihine kadar işletmeleriyle uyumlaştırmak zorundadır.
Bu arada geçen sürede kontrol ve denetimlerde birçok detayın
atlanması, kural ihlali, bizim gibi ülkelerde kuvvetle
muhtemeldir.
*bkz : Türk Gıda kodeksi yönetmeliği
ek:34
Konserve
tenekeleriGünümüzde
konserve ile taze gıda arasındaki farkı bilinçli ve eğitimli
olan çoğu insan biliyor. Kişi bu farkı teorik olarak
bilemiyorsa bile tad alma organı dolayısı ile birşeyleri fark
edebilir.
Raf
ömrü en az iki yöntemle uzun tutulabilir; bir gıda üretimi
esnasında steriliteyi (hijyen) sağlayarak, iki stabilizan
(koruyucu) denilen kimyasalları ürüne katarak. Konu kimyasal katkı
maddelerine gelince ise, işin sağlık boyutu daha çok önem
kazanmaktadır. Gıda maddelerinde izin verilen ölçülerde kimyasal
katkı maddeleri kullanılabilir, bu kimyasallara ait yasal limitler
önemli bilimsel-toksikolojik çalışmalar ve hayvan testleri ile
tespit edilmiştir. Ayrıca, zehirlenme vakalarındaki tedaviler
sırasında yapılan araştırmalarla da limitler
netleştirilmiştir.
Gıda
mevzuatı sorunsuz, gıda üretim ahlakı ve kültürü, kalite
bilinci olan, bunun yanında insan hayatına önem veren, tüketici
hakları konusunda yol almış ülkelerde ideal miktarlarda katkı
maddesi kullanımına rastlarsınız. Ölçüsüz para hırsı ve
acımasız rekabet ortamı, bu tür değerlerin dikkate alınmasına
engel olur. Daha çok satış kaygısı, katkı maddeleri için izin
verilen limitlerin aşılmasını rastlanır kılar.
Ülkemiz
Avrupa Birliği ile entegrasyon sürecinde bir çok düzenlemeleri
ulusal mevzuatına eklemlendirmişse de uygulamada henüz büyük
problemler vardır. Hatta bazı yönetmeliklerde, sadece AB’ye
satılacak ürünlerde gerekli kriterlerin sağlanması ifadesi
vardır. Oysa, Türkiye’de yaşayan insan ile Avrupa’daki
arasında biyolojik farklılık yoktur. Zehirlenme, kanser ve
nörolojik sorunlarla sonuçlanabilecek sağlık riskleri açısından
herkes eşittir.
Tekrar etmekte fayda var; ambalajın en sağlıklısı
CAM’dır.
Konserve
kaplarının şişmesi, ekşi ve acı tatlar, çeşitli asidik
ve kötü kokular, konserveyi oluşturan malzeme ve sıvının
rengindeki kararmalar ambalaj veya içerik kaynaklı bir bozukluğu
haber verir. Bu tür ürünler tüketilmemeli, kötü ambalaj ve
içeriği ile “kanıt” haline gelmiş ürün, ilgili firma ve
yetkili mercilere derhal şikayet edilmelidir.
Teneke
ambalaj dediğimiz ambalajlar, iç yüzeyi inert (kimyasal olarak
ilgisiz) bir polimerik malzemeyle kaplı ise standartlara uygundur.
Fakat bu tür bir önlem alınmadan salt metal ambalaj ile gıda veya
gıda maddesinin suyunun teması söz konusu ise, tüketilecek gıdaya
çok dikkat edilmelidir. Uzun süre beklemiş gıdaların tüketilmesi
çok riskli olup son kullanma tarihine yakın ürünler tüketilirken
“metalik bir tat” hissedilirse, gıdanın tüketilmesi sakıncalı
olacaktır. Son kullanma tarihi geçmiş olsun olmasın bu tür bir
tat alınıyorsa gıda maddesi tüketilmemeli, tüketicilerin
başvurması gereken noktalara veya ilgili firmaya bu konuda şikayet
bildirimi yapılmalıdır.
Gıda
bozulmaları sağlığımızı nasıl etkiler?Bozuk
gıda maddeleri zaman zaman ölümle sonuçlanabilen ve gıda
zehirlenmesi olarak ifade edilen zehirlenme olaylarının başlıca
nedeni olabilmektedir.
Bozuk
gıdaların tüketilmesiyle oluşabilen başlıca hastalık
belirtileri; kusma, karın ağrısı, ateş, ishal, baş ağrısı,
baş dönmesi, halsizlik, çift görme, yutkunma zorluğu, ağız
kuruması, dilin şişmesi, bağırsak krampları, terleme, titreme,
kanlı-sulu dışkı, karaciğer ve böbrek hastalıklarıdır.
Bu
hastalıklar genellikle bozuk gıda yenildikten 2 ila 48 saat sonra
görülmeye başlar ve hastalık etmeni yok oluncaya kadar devam
eder.
Alüminyum
folyo Isıtma
işlemi yapmaksızın, tamamen koruma amaçlı olarak alüminyum
folyo içinde “gıda saklamak” sağlıklıdır, ancak yüksek
ısıda (fırın, mikrodalga) su oranı yüksek gıdaların folyo
içine hapsedilerek pişirilmesi sakıncalı olabilmektedir. Yüksek
ısı ve yiyeceklerin pişirilmesi esnasında çıkan kimyasal
içerikli buhar, ince alüminyum folyo ile reaksiyona girebilir.
Sonuç olarak folyoyu oluşturan alüminyum metalinin, alüminyumun
bir bileşiği halinde çözünerek gıdaya karışması ve bünyeye
girişi, yani vücutta metal birikimine sebebiyet vermesi çok
mümkündür.
Buzdolabının
sağladığı 4-6 derece sıcaklıkta alüminyum folyo ile uzun
süreli saklama yapmak sağlıklıdır. Gıdanın ıslak, asidik,
bazik karakterde olmamasına dikkat edilmelidir.
Streç
film ve buzdolabı poşetleriPolimerik
malzeme olduğu için streç film dikkatli kullanılmalıdır. Neyse
ki dayanıksız bir malzeme olduğu için “tek kullanımlık”
özelliğe sahip bir materyaldir. Streç film, evlerde gıda ile
etkileşimi söz konusu olmadan fonksiyonunu yerine getirmekte ve
atık haline gelmektedir. Ancak yemeklere karışmaması,
ısıtma-pişirme esnasında kaplarda ve gıdaların iç yüzeylerinde
bulunmaması çok önemlidir.
Poşet
çaylar Ülkemizde
poşet çayların kullanımı hızla artarken sağlık açısından
getireceği riskler de daha çok dikkate alınmaya başlamıştır,
poşeti oluşturan ambalaj malzemesinin niteliği, gözenekli olan bu
malzemenin polimer lifli yapıya sahip olması, sıcaklığa bağlı
olası yapısal değişimleri ve metal zımba kullanılmış olması
istenmeyen özelliklerdir.
Şayet
poşeti oluşturan gözenekli, kağıt hissi veren malzeme sentetik
elyaf veya polimer içerikli bir maddeden yapıldıysa bu sağlık
açısından sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Başta karaciğer,
böbrek olmak üzere vücuttaki değişik organ ve dokularda olumsuz
etkiler yaratabilir.
Poşet
üzerindeki metal zımba ise mineral içerikli, asidik (-veya bazik)
ve sıcak bir sıvı olan çay içinde normal sürenin üzerinde
beklediği zaman çözünmeyle sonuçlanan kimyasal bir etkiye
uğrayarak, ağız yolu ile alınan “ağır metal iyonu maruziyeti”
oluşturabilmektedir. Bu durumda vücutta metal birikimi söz konusu
olacaktır. Vücutta biriken ağır metal iyonları, karaciğer,
beyin ve akciğerde çeşitli sorun ve hastalıklara sebep
olabilmektedir.
Limonlu
çay içme alışkanlığı olanların metal zımbalı poşet çay
kullanmaktan sakınmaları gerekir. Hava kirliliği, kalitesi düşük
gıdalar, ilaçlar, aşırı mineralli sular ve diş hekimliğinde
kullanılan dolgular dolayısı ile kentsel doku içinde yaşam
sürdüren çağımız insanı, zaten vücudunda normalin üzerinde
bir metal birikimi ile yaşamaktadır. Poşet çay üzerindeki zımba
veya benzeri sakıncalı gıda ambalajları bu birikimi
hızlandırarak, kanser, çeşitli nörolojik hastalıklar,
karaciğer, beyin, böbrek hasarına sebep olabilmektedir.
Dünyada
bu tür ürünlerin kullanımı yasaktır veya sıkı kurallarla
sınırlanmıştır. Amerika’da FDA (Gıda ve İlaç Dairesi)’nın
bu konularda aldığı önlemler çok sıkıdır. Gıda üretimi ve
ambalaj malzemelerinde çok yoğun denetimler vardır, 2006 yılı
mayıs ayında yürürlüğe konulan yeni kurallar gereği
Amerika’daki gıda üreticileri, HACCP haricinde bir de GMP
kurallarının etkinleştirildiği üretim biçimleri ile gıda
üretimi yapmak zorundadırlar. GMP (Good Manufacturing Practice =
İyi üretim uygulamaları ) ile tüketicinin, sağlıklı, hijyenik
ve kaliteli gıdaya ulaşması ürünle buluşması güvence altına
alınmıştır. Bu güvence, gıdanın içeriği ve temas ettiği
ambalajı da kapsamaktadır. Gelişmiş Batı ülkelerinde zımba
yerine dikiş ile veya doğal yapıştırıcı ile poşetin ipe
tutturulduğu ambalaj şekillerine rastlanmaktadır. Sıcak
suya konulan çay poşetlerinin ısıyla bozunmayacak, lifli doğal
malzemelerden yapılmış olması gerekir. Sentetik selüloz
liflerinden imal edilen poşet materyali kullanılmamalıdır.
Tarım Bakanlığı’nın ve Sağlık Bakanlığı’nın etkin
kıldığı bir yönetmelikle, hem üreticiye hem de tüketiciye çay
konusunda her türlü bilgi verilebilmeli, üretimde istenen ambalaj
kriterleri net olarak ifade edilebilmeli ve yenilikler herkesin
ulaşabileceği bir açık zeminde (internet) bulunmalıdır. Çünkü
ülke genelinde en çok tüketilen ve kültürel bir öğe haline
gelmiş yegane içecek çaydır. 13.12.1996 tarih ve 22846 sayılı
Resmi Gazetede ilk kez yayınlanıp, 2003 yılına dek iki kez minör
değişiklikler yapılan ve bu gün yürürlükte olan “siyah çay
tebliği”, içerik açısından oldukça kısıtlı bir
metindir.
Konuyu
biraz daha açacak olursak, sıcak su her türlü çözünmeyi,
deformasyonu ve parçalanmayı sağlayan bir ortamdır. Hele hele
sıcak su asitlendirilmiş (limon, kuşburnu vb. ekşi tat) veya
bazikse (adaçayı, ıhlamur; acımtırak tat), ayrıca içeriğinde
mineral ve çeşitli iyonlar var ise bu durumda sıcak su güçlü
bir çözgen gibi davranarak çay adını verdiğimiz “kurutulmuş
bitki tozu”nun yanında ambalajın da çözünmesini sağlar. Kişi
bu çözeltiyi (karışımı) içince hem faydalı hem de toksik
birçok maddeyi vücut içine almış olacaktır. Aslında salt
bitkiyi suda “ideal süre” bekleterek veya kaynatarak içecek
hazırlamak en sağlıklı yoldur. Ancak tempolu ve çağdaş yaşam
bizleri bu tür endüstriyel işlemlere uğrayarak hazır hale
getirmiş ürünleri kullanmaya zorlamaktadır. Bireysel olarak
bunlardan kaçış söz konusu olamıyorsa, yetkili otoritelerin ve
sivil toplum kuruluşlarının (Tarım Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Tüketici derneklerinin) üretim alanına kesin
kurallar koyarak düzenleyici ve denetleyici fonksiyonlarını baskın
kılması gerekir.
Bu
fonksiyonlar,
Yönetmeliklerle,
ilgili gıda ve ambalaj malzemelerinin standartlarını belirlemek
ve toksik etki göstermeyen tür ambalaj malzemelerinin kullanımını
zorunlu kılmak,
Cezai
müeyyideleri netleştirerek, halk sağlığını üstün kılmak,
Sık
ve etkin denetlemeleri gerçekleştirmek,
Gelen
şikayetleri önemsemek ve üzerine gitmek,
Halkı
bilinçlendirmek olarak
sayılabilir.
Kişisel olarak özel alanlarımda poşet çayı
tercih etmemekteyim ama sosyal ortamlarda, hazırlanışına müdahale
edemediğim içeceklerin sunulduğu yerlerde, uçakta, otobüste,
poşet çay kullanmak durumunda kalabiliyorum. Tüketici, ambalaj
malzemesi “naylon hissi” veren ve metal zımba içeren poşet çay
yerine su ve ayran içmek gibi bir tercih yapabilir. Önerilebilecek
en pratik çözüm bu olabilir. Poşet çayı kullanmak kaçınılmaz
ise önce şekeri atmak, suyun olabildiğince ılımasını beklemek,
ideal ambalaja sahip olmayan “sallama çay poşetini” kısa
süreli olarak suda tutmak çok daha faydalı bir yöntem
olabilecektir. Bir GMP uzmanı olarak ben böyle yapıyorum.
Naylon
poşetler Çevre
kirliliğine sebep olan en büyük kaynaklardan birisi de
market-zincir mağaza, pazar vb. alışveriş ortamlarında
kullanılan taşıma amaçlı poşetlerdir. Kentsel yaşamın bizlere
dayattığı bir mecburiyet de bu poşetleri kullanmaktaki
alternatifsizliktir. AB ülkeleri ve diğer birçok ülkede bu durum
maalesef sürmektedir.
ABD’de
geri dönüşümlü ambalaj malzemesi kullanma zorunluluğu ve çevre
hassasiyeti, ayrıca denetleme ve çevre sağlığı için
ihbar-şikayet müessesesinin etkinliği sayesinde çoğu market
zincirinde kağıt veya doğada parçalanabilir nitelikteki yapıya
sahip ambalaj malzemesi –poşet- kullanımı söz konusudur.
Bu
malzemelerin direkt olarak sağlık üzerine olumsuz etkisi yoktur,
çünkü satın alınan gıda maddeleri zaten kendi ambalajındadır.
Gıdalar marketten alındıklarında ya ideal ısıda ya da
soğukturlar. Halk arasında “naylon poşet” dediğimiz bu
malzeme ile gıda maddeleri birebir temasa geçmezler. Bu poşetlerin
zararlı yanı; atık olarak bizden çıktıktan sonra çevreyle olan
olumsuz ilişkileriyle başlar. Katı atık toplama ve çöp geri
kazanım tesislerinde poşet atıkların azaltılması, toplanması,
yakılması sağlıklı olabilir, aksi takdirde yüzyıllarca
parçalanmayan bir materyal doğaya karışmış
olacaktır.
Kolonyalı
mendil Kolonyalı
mendil, içeriğindeki alkolün varlığı, çözücü ve bakteri
kırıcı etkisi dolayısıyla hızlı pratik ve estetik (kozmetik)
bir el ve yüzey temizleyici malzemedir. Burada dikkat edilmesi
gereken kolonyalı mendillerin içerdiği alkolün karakteridir.
Tüketiciye sunulması gereken, etil alkol veya isopropil alkol
içerikli kolonyalı mendillerdir.
Ancak
ruhsatsız ve kontrolsüz üretim yerlerinde kolonyalı mendil
içeriğinde olması gereken alkol yerine farklı bir alkol
kullanılması olasıdır. Kullanılması yasak olan metanol yani
metil alkol’dür. Ülkemizde, metanolün alkollü içkilere
katılarak piyasaya sunulması şeklinde sahtecilik olayları
yaşanmış, birçok can kaybı söz konusu olmuştur. Üretim
alanlarının denetimden uzak oluşu, tarım, sanayi, ve sağlık
bakanlığının denetim kadrolarının çok kısıtlı olması
yüzünden bu tür sahtecilik girişimlerine her an rastlamak
mümkündür. Eğer kolonyalı mendillerde metil alkol kullanımı
olasılığı var ise (kontrolsüz bir sektörde bu şaşırtıcı
değildir) bu durumda tüketicinin mağdur olması, göz, cilt ve
burun içi mukoza ve akciğer dokusunda harabiyetle sonuçlanan
sağlık riskleri çok muhtemeldir. Hele hele etanolün satışı
kontrollü ve pahalı ise ve metanolü temin etmek etanolden daha
kolay ve ucuz ise bu tür sahtecilikler mutlaka beklenmelidir.
Günümüzde hastaneler dahi etanolü kontrollü olarak satın
alabilmektedirler. Kaçak içki üretimini engellemek için etanol
üretimi devlet kontrolünde ve kayıtlı olarak yapılmaktadır.
Tehlikeli olan metanol ise rahatça bulunabilir bir malzemedir.
Özellikle biyodizel üretiminin popüler ve kontrolsüz yapılıyor
oluşu, bu sektörde girdi olarak kullanılan teknik metanolün ülke
çapında kullanımını arttırmıştır. Buradan diğer sektorlere
(kolonyalı mendil üretimi, ruhsatsız alkollü içecek üretimi
vb.) metanol kaçağı çok muhtemeldir.
Sadece
insana değil, çevreye de zararlıPlastik
maddeler, yani sentetik-polimerik kimyasallar, doğada parçalanması,
yok olması en uzun süre alan sentetikler arasındadır. Doğa
biyolojik kökenli her atığı belli bir süre zarfında kolayca
yaşam döngüsünde faydalanılabilir bir malzemeye
dönüştürebilmektedir, dönüştürme işleminde en çok da
mikrobiyolojik işlemler geçerli olmaktadır. Sentetik malzemeler
ise mikrobiyal-bakteriyel müdahaleye açık değildir.
Bazı
çalışmalar, yeni keşfedilen bakteriler sayesinde plastiklerin
ortadan kaldırılmasının mümkün olacağı yönündedir ancak
bunlar henüz pratik yaşama geçirilmemiş deneysel çalışmalardır.
Şu an yakma haricinde herhangi bir çözümü olmayan katı atık
yok etme sistemleri, plastiğin mevcut haliyle çevreye verdiği
zarara çok benzer bir oranda hava kirliliği oluşturarak yok
edilmesine neden olmaktadır. Plastik içeriğindeki kimyasallar
toksik gazlar çıkararak yanma reaksiyonu vermektedir. Bu da yakma
yöntemini riskli ve arzu edilmeyen bir hale sokmaktadır. Plastiğin
tekrar kimyasal işlemden geçirilerek değerlendirilmesi ve
polietilen eldesi mümkünse de geri kazanımla elde edilen
hammadenin içerdiği kirlilikler bir handikap olarak
görülmektedir.
En
sağlıklı ambalaj
Ambalaj
malzemelerindeki gelişmeler ve malzeme bilimi çok hızlı bir
şekilde gelişiyor, içine aldığı gıda maddesinin kimyasal
yapısı ile en az ilişkiye geçen ambalaj en sağlıklısıdır.
Günümüzde çok dayanıklı polimerler geliştirilmiş durumdadır
ancak bahsi geçen malzemelerin maliyeti bunların yaygınlaşmasını
engellemektedir.
En iyisi, en ideali “her zaman ‘CAM AMBALAJ’dır.
Kağıt-Benzeri
Ürünlerde: "Dioksin Kanserojen"
Washington
Post gazetesinde yayınlanan habere göre; Amerikan Çevre Koruma
Dairesi tarafından
yayınlanan raporda; klorla ağartılarak üretilen kağıt-benzeri
ürünlerde
bulunan ve gıda ürünlerine
geçebilen dioksin adlı maddenin, kanserojen
sınıfına
alındığı açıklandı.
Dünya Sağlık Örgütü
tarafından da, kanser
yapıcı kimyasal maddeler grubuna
dahil edilen dioksinler,
kağıt sanayinde, klorla
ağartma işlemi
sırasında oluşuyor. Araştırmacılar, zehirli
kimyasallar sıralamasında,
başı çeken dioksinlerin, östrojen gibi
"doğal
steroid"
hormonlarını, taklit ederek birçok biyokimyasal
reaksiyonu başlattığına
dikkat çekiyor.
En
ufak dozda bile vücuda alımının; eklem
ağrıları, uykusuzluk, doğum bozuklukları ve bağışıklık
sistemi zayıflığına yol açabileceğini belirten
uzmanlar, dioksinlerin,
yağda çözünür olduğundan, bedenimizdeki yağ
hücrelerinde birikme eğilimini vurguluyorlar.
Bebekler, yetişkinlere
göre, 200
kat fazla dioksine maruz kalma riskini
taşırken; tuvalet
kağıtları, kağıt mendiller, süt veya meyva suyu kartonları,
tek kullanımlık çocuk bezleri, bilhassa peçeteler, eğer klorla
ağartma işleminden geçiyorlarsa, düşük
dozda dioksin içeriyorlar.
Bu
ürünlerin herhangi birinden, yiyeceklere
ve vücuda da kolayca bulaşan bu zararlı
kimyasallar,
Amerikan Çevre Koruma dairesinin raporunda, en ufak miktarının
bile, laboratuvar hayvanlarında, kansere
sebep olduğu açıklandı.